Düzenli ve öngörülebilir zaman aralıklarıyla verilen ödüllerin beyinde yarattığı etkinlikler, gelişigüzel ve öngörülemeyen zamanlarda verilen ödüllerle kıyaslandığında çok daha azdır. Şaşırma hali doyurucudur. Bu sebeple mizah beklentilere ters düştüğünde ortaya çıkar. Tekrardan kaçınma insan kültürünün temelidir. Bu yüzden tarih tekerrürden ibarettir de yanlıştır. Çünkü her şey değişir ve insanlar yeniliğe ihtiyaç duyar. Burada sanat devreye girer. Bizi en çok şaşırtan sanattır ya da öyle olmalıdır.
Beyin sanatı nasıl algılar?
Bir denge gösterisi söz konusudur. Beyin bir yandan dünyayı öngörerek enerjiden tasarruf etmeye çalışır, bir yandan da şaşırmayla gelen sarhoşluk duygusunu arar. Sonuçta bildiklerimizden yararlanmak ve henüz bilmediklerimizi arasında karşılıklı ödün veririz.
Enerji;
Enerji canlılar için çok önemlidir. Özellikle beyin harcadığı enerjinin karşılığını almak ve gereksiz enerji harcamadan kaçınmak eğilimindedir. Gereksiz gördükleri üzerinde enerji harcamaz. Bu yüzden yeni şeyler ve özellikle öğrenme enerji gerektirir. Beyin evrimsel olarak esneklikle katılık arasında kendi kurabildiği bir noktaya ulaşmıştır. Yaşadığımız her ana ve her şeye enerji harcamıyoruz. Merdivenleri çıkarken basamak yüksekliği ve diz bükme açımız hakkında beyin bizim için katılaştırdığı sistemle hareket ediyor. Otomatik olarak yaptıklarımız beynimizin bize evrimsel hediyesidir.
Enerji konusu çok önemli çünkü Darwin e göre evrim enerji tasarrufu üzerine gelişmiş. Kazanılmış veya kaybedilmiş özelliklerin temelinde enerji tasarrufu yatmaktadır. Burada entropinin önemi ortaya çıkmaktadır. Serbest enerji iç enerjiden kullanılan enerjinin çıkarılmasıdır.
A=U-TS
A:Enerji
U:İç Enerji
T: Sıcaklık: birçok parçacığın (molekül) ortalama kinetik enerjisi olarak tanımlanır.
S:Enrtopi=Düzensizlik
Entropi termodinamik yasasıdır. Termodinamik ısı ve enerjinin belirli koşullar altında nasıl davrandığını inceleyen bir alanıdır.
Entropi, sıcaklık veya basınç gibi birden fazla parçacığa sahip (atom, molekül v.s.) istatistiksel bir özelliktir. Entropinin olması için sistem olmalıdır. Termodinamikteki buhar basıncı v.s. sitemi beyin içinde geçerlidir. Düzenli olan katılaşmış (buz v.s.) iken düzensiz olan buhar molekülleridir. Beyin içinde nöronlar sinapslar v.s arasındaki bağlantı sistemdir. Katılaşmış düşünceler için enerji harcanmaz ya da az harcanırken düzensiz düşünceler ve özellikle şaşırtan olay, eylem veya öğrenme enerji harcanmasını gerektirir. Entropi temel olarak bir sistemin herhangi bir anda bulunabileceği durum sayısını ölçer. Seçenek ne kadar çoksa enerji o kadar yüksek olur. Zar atmak gibi düşünülebilir. Şehir ve doğa hayatı arasındaki en büyük fark beynin doğada doğal olanlara enerji harcamaması ve sakinleşmesidir. Doğa resimlerinin çok beğenilmesinin sebeplerinden biri de budur.
Diğer yönden beyin Hemeostaz (Denge) durumuna geçme eğilimindedir. Örneğin vücut sıcaklığını sabit tutmak ve uygulanabilir sınırlar içinde kalması içinde çaba harcar. Mevlana’nın sözü örnek gösterilebilir. “İyi ki zaman geçiyor, ya acılarımın en yüksek olduğu anda donup kalsaydı.”
Duygulanımlar içinde hemeostaz (denge) geçerlidir. Duygular için artan bilgi azalan entropi ilişkisi vardır.
Diğer yandan içgüdüsel duygular;
1.Şehvet
2.Arama
3.Öfke
4.Arama
5.Korku
6.Panik/Yas
7.Bakım verme, besleme
8.Oyun dur.
Beynin yorum yapma ilkeleri ise;
1.İlke; Komplo
2.İlke; Tahminler; zaman mekan hiyerarşisiyle duyusal olarak yapılır
3.İlke; Plastisite hiyerarşisi; temel tahminler değişmez, çevresel tahminler değişir
4.İlke; Algının bilgi inceleme yönünü tersine çevirmesidir.
Tahmin modelinin tersine çevrilmesi basitçe öğrendiklerimize dayanarak öğrenmekten tahmin etmeye geçmek anlamına gelir.
Bu süreçte;
1.Deneme yanılma
2.Pekiştirme
3.Öğrenme
4.Davranış
5.Seçim
6.Değerlendirme
7.Eylem
8.Kapasite üretme şeklindedir
Döngü kendini geliştirecek şekilde tasarlanmıştır. Ne yapacağımıza ve ne yapmayacağımıza eylemlerimizin hissedilen etkilerine dayanarak karar veririz. Buna “Duygulanım Yasası” denir. Düşünmek ise sanal eylemdir, bir şeyleri hayal gücünde deneme kapasitesidir. Sadece gözlerimizle görmeyiz. Gözlerimizi kapatıp bir imgeyi hayal edebiliyorsak o imge de görme merkezinde algılanır.
Eğer hayal kırıklığına uğramaz, sinirlenmez ya da öfkelenmezsek ihtiyacımız olan sey için savaşmaya istekli olmazdık. Bu durumda da er ya da geç ölürdük. Yine de kendi akılcı sisteminize güvenmiyorsanız bir başkasınınkini ödünç alın. (Solms, 2023)
Diğer yandan beyin retina üzerine düsen iki boyutlu imgeden hareketle dünyanın üç boyutlu örgütlenişi hakkında sürekli bilgi elde eder.
Görsel Sistem
Görme yetisi imgelerden hareketle görsel dünyada neyin, nerede var olduğunu keşfetme sürecidir. Bu beyinde iki koşut işlem olduğunu ima eder. Bir tanesi imgenin ne ile ilgili olduğunu ele alırken diğeri imgenin dünyadaki konumu ile ilgilenir. Beyin korteksindeki bu iki koşut işlem silsilesine “ne yolağı” ve “nerede yolağı” denir. İki yolak da retinada, gözün arka tarafındaki ışığa duyarlı hücre katmanında başlar.
Nerede yolağı ve ne yolağı üç tür görsel işlem yapar.
1. Alt seviye işlemler; imgeleri saptamakla ilgilidir
2. Ara seviye işlemler; hangi yüzeylerin ve sınırların belirli nesnelere ait olduğunu ayırt eder.
3. Yüksek seviye işlemler; beyinde çeşitli bölgelerden gelen bilgiyi bütünleştirip gördüğümüz şeylerden anlam çıkarmamızı sağlar.
Beyin bilgiyi yorumlamak amacıyla; dikkat, öğrenme, bellek, gibi bilişsel süreçleri kullanır. Dolayısıyla ne ve nerede yolağı, koşut işlemler yapan algı sistemi olarak da görev yapar. Ne yolağı kaynaklı bilgi beyinde yüksek bölgelere ulaştığında tekrar dört aşamalı değerlendirmeden geçerek beynin yaratımını sağlar.
1. Davranışsal açıdan önemsiz olarak algılanan ayrıntıları yok sayar
2. Değişmeyen özellikleri arar
3. Nesnelerin veya öznelerin sabit özelliklerini çıkarsamayı dener
4. Mevcut imgeyi geçmişte karşılaşılmış imgelerle kıyaslar
Sanatsal açıdan bakıldığında; görsel algı; bir eseri görmeye geçirmekle kalmaz, ayrıca o eseri daha önce görmüş olduğumuz başka sanat eserlerine ilişkin anılarda ve o eserin akla getirdiği yasam tecrübeleriyle yukarıdan aşağı yönlü işlemler vasıtasıyla bağdaştırmayı da içerir. Bu bağdaştırma yaratım sürecini tetikler. (Kandel, 2020)
Yaratıcılık birtakım şeyleri birbirine bağlamaktan ibarettir. Sanatta bilim gibi birçok sese tek ses olma girişimi, sentezleme, inceleme ve analiz etme çabası olarak ele alınmalıdır. Yaratıcı fikirler mevcut anı ve izlenimlerin everilmesiyle ortaya çıkar. Yeni fikirler yıldırım çarpmasıyla ateşlenmez, beynin derin karanlıklarında çakıp duran milyarlarca mikroskobik kıvılcımın birbirine örtülmesiyle yaşam bulurlar. Burada kişinin biriktirdikleri, donanımı, bakış acısı ve ufkunun genişliği söz konusudur. Yaratıcı beyinlerin dünyayı biçimlendirmede bilişsel üç temel stratejiden yararlandıklarını söyleyen yazarlar;
1. Bükme
2. Parçalama
3. Harmanlama
Adı verilen bu üç stratejinin bütün fikirlerin evrimine kaynak olan temel araçlar olduğunu ileri sürmektedir ve ben de bu görüşe katılıyorum.
Tarih boyunca çeşitli kültürler insan figürünü çeşitli biçimlerde bükmüşlerdir.
Bükme; mevcut obje üzerine yapılan bir tür makyaj olup büyüklük, biçim, malzeme, hız, kronoloji ve benzerlerinde yapılan değişiklikler aracılığıyla koca bir olasılıklar kaynağını serbest hale getirir. İnsan kültürü nöronların sürekli manipülasyonu sayesinde, kuşaktan kuşağa aktarılan temalar üzerine sürekli genişleyen bir doğaçlama dizisi barındırır içinde.
Parçalama sürecinde, bütün haldeki parçalarına ayrılır ve parçalardan yeni bir bütün oluşturulur. Beyinlerimizde dünyayı daha sonra yeniden yapılandırıp yeniden biçim verilebilen parsellere biçimler. Yaratıcı sıçramaların önemli bir bölümü, sasırtıcı bileşimlerin sonucudur.
Harmanlama işleminde beyin iki veya daha fazla kaynağı yeni biçimlerle bir araya getirir. İnsan ve hayvanı temsil eden figürler dünyanın dört bir kösesinde efsanevi yaratıklar oluşturmak üzere harmanlanmıştır.
(Brandt, David Eagleman Antony, 2019)